
Eşme'nin Coğrafi Konumu ve Tarih Sahnesine Çıkışı
Eşme, İç Anadolu'yu Ege Bölgesi'ne bağlayan önemli bir geçit yolu üzerinde; Omur Baba, Kab aş-Macar, Güney Ören, Ağabey, Emirli ve Kemer Dağı'nın eteklerinde kurulmuştur. Kuzeydoğudan Uşak, doğudan Ulubey, batıdan Manisa'nın Alaşehir ve Sarıgöl ilçeleri, kuzeyden Kula ve Selendi, güneyden ise Güney ilçeleriyle çevrilmektedir. Yüzölçümü 1362 km² olup, Uşak ilinin merkezden sonra en geniş ilçelerinden biridir. Eşme'nin kuzeyine düşen köylerin bir kısmı Gediz Vadisi'ndedir ve ilçe bu vadi üzerinde stratejik bir konuma sahiptir. Tarih boyunca Uşak'tan Gediz Ovası'na ve oradan Ege limanlarına uzanan doğal bir geçit görevi üstlenmiş, coğrafi avantajları nedeniyle tarımsal üretimin, kervan ve göç yollarının, demiryolunun merkezi olmuştur. İlçe merkezinin 800 metreyi aşan rakımı, çevresini saran dalgalı tepeler ve bereketli vadiler; Eşme'nin hem tarıma elverişli hem de savunma açısından stratejik bir yerleşim yeri olmasını sağlamıştır. Geniş orman alanlarında ağırlıklı olarak meşe ve kızılçam bulunmakta, ayrıca ardıç, ahlat, tesbih ve süpürge çalısı gibi bitki türleri görülmektedir. Bugün bile Eşme'nin tarihini anlamak için önce bu coğrafi konumun sunduğu imkân ve zorunlulukları görmek gerekir; çünkü bölgedeki her tarihsel gelişme, bir ölçüde doğasının şekillendirdiği bir kaderin sonucudur.
Eski Dönemler: Helenistik Çağ'dan Bizans'a
MÖ 2. yy itibariyle yani Helenistik çağlardan beri Eşme ve çevresine sürekli yerleşimler olmuştur (Düzköy-Mesatimolos). Friglerin ilk yerleşim noktalarından biri olup ardından MÖ 676'dan itibaren Kimmerlerin hâkimiyetine girmiştir. Kimmer hâkimiyetinin sona ermesiyle Eşme ve çevresi Lidya egemenliğine girmiştir. Daha sonra Balkanlardan gelmeye başlayan Thrak kökenli göçmenler etkilerini Batı Anadolu'da Uşak-Eşme-Kula-Gediz ve Menderes Havzası dolaylarında göstermişlerdir. ''Maion'' adını taşıyan ve farklı dilleri olan bu yeni gelen göçmenler bölgeye kendi adlarını vererek 'Maionia' demişlerdir. M.Ö. büyük Lidya Devleti gelişirken bu ailenin ilk kralı meşhur Giges, son kralı ise zenginliği ile bilinen ve ''Karun gibi zengin'' deyimine mazhar olan meşhur Kroisos'tur. Büyük İskender ve Batı Anadolu'da hâkim olan Bergama Krallığının hakimiyetinde kalan yöre, MÖ 130 itibariyle Roma İmparatorluğunun idaresine geçmiştir. Romanın ikiye ayrılmasıyla birlikte MS 476 itibariyle Bizans (Doğu Roma) hâkimiyetinde kalmıştır.

Türk Hâkimiyeti: Selçuklu'dan Osmanlı'ya
Malazgirt Zaferi sonrasında Selçuklu Devleti ile birlikte Anadolu'da hızla yayılan Türkmen aşireti göçleriyle Uşak ve Eşme çevresini tuttular. Eşme, Türkmenlerin yerleşim alanlarından biri haline gelmiştir. Örneğin Mersin Toroslar civarından gelen Karakeçili ve Akkeçili aşiretlerinin bir bölümü Eşme-Bekişli Köyüne, diğer bir bölümü ise Salihli-Mersinli köyüne yerleşmişlerdir. Yine Antalya'dan (Teke civarı) gelen Sarıkeçili Aşireti, Eşmeyi mesken tutmuştur. Ayrıca, Şanlıurfa dolaylarından gelen ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Eşme yöresinde verilen milli mücadelede yer alan Hacı Molla Paşa, Karakeçili Aşiretinden olup vaktiyle yerleşen bir ailedir.
İlçeye adını veren ve en eski Yörük-Türkmen aşiretlerinden olan Eşmeli aşiretinin Horasan'dan geldikleri söylenegelir. Çıkılı, Küşeli, Kargılı aşiretleri de aynı niteliktedir. Konargöçer, yörük kökenli yerleşim olması sebebiyledir ki göçebe kültürün pek çok özelliğini bünyesinde barındırır Eşme. Kökboyası kilim ve halı dokuma kültürü, bunun temel göstergesidir. İlçemizde her yıl haziran ayında üç gün süren kilim festivali düzenlenmektedir.
Kesin olarak 1233 yılında 1. Alâeddin Keykubad döneminde Selçuklu kenti olmuştur. 1243 Kösedağ savaşından sonra Eşme ve çevresi kısa bir süreliğine Denizli merkezli Türkmen kökenli İnançoğullarının, akabinde de Türkmen Germiyan Beyliğinin egemenliğine girmiştir (1300). Germiyan Beyi 2. Yakup'un oğlu olmadığı için ve Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid zamanında atılan akrabalık bağları ile toprakları Anadolu Türk Siyasi Birliği kapsamında 1429 yılında Osmanlı Devletine katılmış; böylelikle Osmanlı hâkimiyeti başlamıştır.
Osmanlı Devletinin Son Zamanlarında Eşme
1894 yılında Eşme yöresi bir nahiyesi (Güre) ve 79 köyü olan bir kaza merkezidir. Merkezi Takmaktır. 41 köy Takmak'a bağlıdır. 38 köy ise Güre'ye bağlıdır. Yönetici olarak bir kaymakam vardır. Kazanın genel nüfusu, 26.896 kişidir. Bunun 26,128 kişisi Müslüman Türk, 768 kişisi Ortodoks Rumdur. Kaza merkezi Takmakta ise 4000 kişi yaşamaktadır. Bunun 3892 kişisi Türk, 108 kişisi Rumdur. Kazada 23 okul olup 21 tanesi Türklere, 2 tanesi Rumlara aittir.

Kurtuluş Savaşı Yılları: Direniş ve Kahramanlık
Eşme kesif olarak yörük diye tabir edilen konar-göçer Türkmen aşiretlerinin yerleşim merkezlerinden biri olmakla birlikte çok az sayıda (Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar) yerli Rumlar da yaşardı. Ancak, Rum kökenli vatandaşların varlığına rağmen Eşmede herhangi bir Rum Mezarlığı bulunmamaktadır. Rumlar, cenazelerini Eşmeli Müslüman-Türk komşularının at arabalarıyla en yakın Rum mezarlığının bulunduğu Kula'ya götürüp defnederlermiş. Bilhassa, un değirmeni, fırıncılık, ip boyacılığı, bakkaliye gibi mesleklerin Rum kökenli halkça icra edildiği bilinmektedir. Türk ahalide ise erkekler, askerlik (efelik-süvarilik); kadınlar ise tarla-bağ-bahçe işleriyle uğraşırdı.
15 Mayıs 1919 günü İzmir'in işgali ve akabinde diğer kent, kasaba ve köylerin ardı ardına işgallerine karşılık Eşme ilçemiz bir takım tedbirlerle işgali oldukça geciktirmiştir. Bunun sebebi, yörenin sembol isimlerinin oynadıkları mühim roldür. Milli mücadele hareketinin yanında yer alan, direnişin haklılığı ve gerekliliği hakkında halkı bilinçlendiren, Eşme ve çevresinde Kuvayı Milliye Teşkilatını kuran 'Hacı Müftü' lakabıyla bilinen Müftü Ahmet Nazif Efendi'nin çok mühim bir rolü vardır. Eşme, Alaşehir-Kula ve Uşak'a karayoluyla fazla uzak olmaması, çevre kasabalarla iletişimin daha kolay yapılabilmesi, telgraf santralinin bulunması, Takmak-Eşme yöresinin düşmanın gözetiminden uzak olması gibi faktörler sebebiyle Eşme karargâh merkezi olarak seçilmiştir. Yunanlılara karşı Batı Cephesinde verilen mücadelenin bu yöre ayağında, Celal Bayar'ın Eşme'yi karargâh olarak seçmesinde Hacı Müftü ile çalışmalar yapmıştır. Celal BAYAR, Eşme'nin bir direniş ve karargâh merkezi olarak seçilmesinde, Eşme Müftüsü Ahmet Nazif Efendi'nin şahsi tesirinden bahsetmiştir. Müfreze komutanı Bekir Sami Beyin, 3 Haziran 1919 da yöreye gelmesi ile Eşme, etkin bir Milli Mücadele Merkezi haline gelmiştir.
Yerli Rum nüfusun Eşmede çok az olması milli mücadele merkezi seçilmesinin başka bir sebebidir. Yerli Rumlar, Bekir Sami Bey müfrezesiyle birlikte Eşmeye girdiğinde Türk askerini, Yunan birliği zannederek ellerinde Yunan bayraklarıyla karşılamışlardır. Şahit olduğu manzara karşısında dehşete düşen Bekir Sami Bey, yerli Rumların Alaşehir metropolitinden aldıkları emir gereğince hareket ettiklerini tespit etmiştir. Rum aile reisleri Bekir Sami Bey tarafından cezalandırılmış, bir kısmı ise bilahare Alaşehir taraflarına gönderilmişlerdir.
Hacı Müftü Efendi önderliğinde 21 Mayıs 1919 günü Kuvayi Milliye Eşme Teşkilatı kurulmuştur. Bu gelişme, 9 Haziran 1919 günü Mustafa Kemal Paşa'ya bildirilmiştir. Eşme teşkilatı Salihli-Bozdağ yöresinde önemli icraatta bulunarak Batı Anadolu'da Yunanlılara karşı ilk direnişin Salihlide oluşmasında önemli rol oynamıştır. Hacı Müftü Efendi tarafından Eşme ve Burdur'daki mahkûmlar serbest bıraktırılarak milli kuvvetlere katılımı sağlanmıştır. 25 ağustos 1919 günü toplanan Alaşehir Kongresine, Eşme Belediye Başkanı Kara Yunus Efendi ile Hacı Müftü iştirak etmişlerdir.
Milli direniş esnasında cephenin temel ihtiyaçları tedarik etmek için 29 Eylül 1919 günü alınan kararla altı aylık bütçenin 400.000 TL olması öngörülmüş, bu meblağın yaklaşık % 6 kadarı Eşme halkı tarafından karşılanması kararlaştırılmıştır. Mücadele için ulaşımda demiryollarının işletilebilmesi için gerekli yakıt Güney, Elvanlar, Ahmetler, İnay istasyonları aracılığıyla sağlanmıştır.
Eşme, Celal Bayar'ın karargâhının bulunduğu, Mustafa Kemal Paşa'nın ''Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir! İleri'' komutunu verdiği yerdir. (Takmak köyü Anıt Ağaç/Atatürk Ağacı)
Eşme, Yunanlılar tarafından ilk kez 28 Haziran 1920 günü işgale uğramış; 11 Temmuz 1920 günü kurtarılmış; 5 Ağustos 1920 günü ikinci kez işgale maruz kalmıştır. Yunanlılar, Nazilli ve Alaşehir'in hemen ardından Eşme-Takmak'ı işgal ettiler. Hacı Müftü emrindeki milli kuvvetler, Eşme-Uşak demiryolu hattındaki demir köprüyü havaya uçururlar. Bu olay, Yunanlıları iyice kızdırır ve erkeklere köy meydanında işkence yaparlar. Eşme Müftüsü Ahmet Nazif Efendi, beraberindeki kuvvetlerle birlikte Bozdağ cephesinin kurulmasında, Yunan kuvvetlerine karşı gerçekleştirilen 1. Birgi baskınında da yer almıştır.
Alaşehir-Bozdağ Cephesi beş bölgeye ayrılmıştı. Eşme, bu beş bölgeden biri olup Hacı Müftü idaresinde Elvanlar da olmak üzere Türkmen aşiretlerinden oluşan milli kuvvetlerden ibaretti. Hacı Müftü,Alaşehir Kongresinden sonra 2. Nazilli Kongresine de katılmak suretiyle bölgenin manevi dinamiği yanında kutsal savaşçısı olduğunu da göstermiştir.
Milli Mücadeleye gerekli olan et ihtiyacı Eşme ve köylerinden toplanan etlik hayvanlar ile karşılanmıştır. 29 Haziran 1920 günü Elvanlar tren istasyonunun batısında 250 kişilik bir gönüllü kuvvet ile Kemerdağı çevresinde yeni bir savunma mevzii hazırlandı. Aynı tarihte, bölgeye teftiş amaçlı gelen Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa, bazı emirler verdikten sonra dönmüştür. 7 Temmuz 1920 günü itibariyle milli kuvvetlerimiz, 2 arnavut müfrezesi (250 kişi), yeniden kurulan Uşak hücum taburu (500 kişi), Konyadan gönderilen cezalı erler (130 kişi), inzibat bölüğü (61 kişi), milli süvari müfrezesi (40 atlı), iki ağır makinalı tüfek bölüğü, bir kudretli dağ topçu takımı olmak üzere tümü 1200 silahtan oluşmuştu. Bu sıralarda yine milis süvari takımı ve 69. Alaydan bir bölük Ahmetlerde bulunmaktaydı.
Kurtuluşa giden süreçte milli kuvvetlerce Elvanlar tren istasyonuna yapılan baskın çok önemli bir aşama olmuş, direniş azmini kamçılamıştır. Yunanlıların Afyon yöresine tren dolusu cephane ve mühimmat götüreceği bilgisi üzerine milli kuvvetlerce Elvanlar tren istasyonuna baskın yapılmış ve mühimmat imha edilmiştir. Bu baskında, milli kuvvetler komutanlarından Ali Bey, 6 Haziran 1921 günü şehit düşmüştür. Daha sonra şehit olduğu yere mahalle adı verilecek ve adına Şehit Ali Bey Anıtı dikilecektir.
13 Eylül 1921 Sakarya Zaferi ve İzmir'in kurtuluşuna dek milli kuvvetlerin mücadelesi devam etti. 3 Eylül 1922 günü tümüyle Eşme'de düşman işgali son bulmuştur. 4. tümen öncüleri o gün Elvanlara giriş yapmıştır. Karargâh merkezi de Takmaktan Elvanlara nakledilmiştir.
Cumhuriyet Yılları: Modernleşme ve Gelişim
İki temel yerleşim merkezi, Elvanlar ve Kemer köyleridir. İlk ilçe merkezi Takmak olup buraya bağlı olarak Güre, Selendi, Sirge (Serye), İnay ve Takmak yerleşimleri için ortak isim olarak ''Eşme'' denilmiştir. 1867 Vilayet Nizamnamesine göre ilçe merkezi, önce Takmak köyünde kurulmuştur. Takmak köyünün Yunan işgalinde yakılıp yıkılması, yeniden imarının güç oluşu, ticari faaliyetlerin gelişememesi, Basmane-Afyon demiryolunun Elvanlar mahallesinden geçmesi gibi sebeplerle Elvanlar tren istasyonu civarında yeni ilçe merkezi kurulmuştur. 26 Mart 1934 tarihinde Kaymakamlık makamının da taşınmasıyla ilçe şimdiki merkezine yerleşmiş oldu. 26 Mart 1934 günü dönemin kaymakamı Vakkas Ferit Bey tarafından halen ilçemizin en eski mahallesi olan Elvanlara nakledilen ilçe merkezi daha sonraları günümüzdeki şeklini almıştır. Yeni kaymakamlık merkezi Eşme olarak 1934 yılında tescillenirken 1953 yılına kadar Manisa'nın bir ilçesi olarak kalmış, bu tarihte Uşak'ın vilayet olması ile birlikte Uşak vilayetimize bağlanarak beş ilçesinden biri olmuştur. 3 Eylül 1922 günü Eşme'nin Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır.

Eşme Kilimi: Kültürel Miras ve Dokumacılık Geleneği
Eşme'yi yalnızca tarihsel olaylarla değil, kültürel üretimiyle tanımlamak gerekirse, kuşkusuz ilk sıraya "Eşme kilimi" ve halıcılık gelmelidir. İlçe, el dokuması kilimleri ile yalnızca Türkiye'de değil, yurt dışında da tanınan bir merkezdir; farklı kaynaklar, Eşme kilimlerinin özgün renkleri, desenleri ve dokuma tekniği sayesinde birçok ülke tarafından bilindiğini belirtir. Bu kilimlerde kullanılan motifler, çoğu zaman Yörük aşiretlerinin göç yollarını, doğa tasvirlerini, inanç simgelerini ve aile hikâyelerini yansıtır; böylece her kilim, aynı zamanda sözlü tarihin dokunmuş hâli gibi okunabilir. Dokumacılık, Eşme'de özellikle kadın emeğine dayalı bir gelenek olup, aile ekonomisine katkı sağlayan önemli bir yan gelir kaynağı olmuştur; zamanla bu üretim, ticari bir değere dönüşerek ilçenin kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bugün Eşme'nin tarihçesini anlatan herhangi bir metin, kilim ve halıcılığı anmadan tamamlanmış sayılmaz; çünkü bu el sanatları, hem maddi kültür hem de sosyal bellek açısından ilçeyi Ege'nin pek çok yerinden ayıran güçlü bir simge niteliğindedir.
Eşme'nin Tarihini Okumanın Günümüze Katkısı
Eşme'nin tarihçesine bakıldığında, Kalkolitik Çağ'dan günümüze uzanan çok katmanlı bir hikâye ile karşılaşırız: Friglerden Kimmerlere, Lidyalılardan Romalılara, Bizans'tan Selçuklu ve Germiyanoğulları'na, oradan Osmanlı ve Cumhuriyet'e uzanan geniş bir zaman dilimi söz konusudur. Bu kadar farklı uygarlığın iz bıraktığı bir coğrafyada yaşamak, Eşmeliler için yalnızca gurur vesilesi değil, aynı zamanda güçlü bir aidiyet kaynağıdır; çünkü her dönemde bu topraklar, tarım yapan köylülerin, yaylaya çıkan Yörüklerin, kilim dokuyan kadınların, trenle yolculuk eden tüccarların ve öğrencilerin ortak emeğiyle yeniden ve yeniden kurulmuştur. Bugün Eşme'nin tarihini anlamak, yalnızca geçmişi bilmek anlamına gelmez; aynı zamanda kültürel mirasın neden korunması gerektiğini, el sanatlarının neden desteklenmesi gerektiğini, göç yollarından gelen aşiret hikâyelerinin niçin hâlâ anlatıldığını kavramamıza yardımcı olur. İlçenin tarihine dair farkındalık arttıkça, Eşme'yi ziyaret edenler yalnızca güzel kilimlerine, dağlarına ve vadilerine değil, aynı zamanda bu toprakları şekillendiren sayısız insanın sessiz izlerine de farklı bir gözle bakmaya başlar. Böylece "Eşme'nin tarihçesi" başlıklı her satır, hem geçmişi hem bugünü hem de geleceği birbirine bağlayan uzun bir yolun, kıymetli bir durağına dönüşür.
